14 Kasım 2009 Cumartesi

Cafe Sante, Suadiye

Bu aralar, Cumartesi günleri kendimize yeni bir adet çıkarttık çünkü bizim Oğluş Thomas the tank ..'ı seyrede seyrede trene binmekden başka birşey istemez oldu. Bizde böylece Erenköy'den- Suadiye'ye trenle gider olduk, inip Erenköy'e geri yürüyoruz. Çok da keyifli bir rut indikden sonra bizimkisi bir mutlu oluyor anlatamam, bu mutluluğu da Remzi kafe de oturup güzel kahve, meyve-kek ile süsleyip, son kitaplar nelerdir öğrenip 1 saatimizi geçirdikmi mi, ailece mutlu oluyoruz.
Bugun, klasik mekanımız Remzi'yi yeni bir mekanla aldattık. Cafe Sante :). Kendileri ile yazın tanışmıştım ama Suadiye'ye kadar yürümek çok uzun oluyordu bir daha gidemedim, kısmet bugune imiş, oğluşun tren sevdası sayesinde ikinci kere kapılarından girdim. Konseplerini biliyordum, zaten ama daha da gelişmiş ve daha da gelişeceğini öğrendim. Yüzüm güldü çünkü kendileri bir kafe olmalarına rağmen organik ürünler satıyorlar, şu benim taaa Gökçe Adalardan peşinde koşup ısmarlayıp da getirtiğim organik tereyağlar, peynirler, kaşarlar..hepsi Cafe Sante'de var. Diğer güzel bir haber de, Pazartesi günleri kendi önlerinde organik pazar kuruluyor, sebzeler, meyveler alınmak için bizleri bekliyor. Hatta pazarın müdavimleri hafta da 2 kere Pazartesi, Perşembe olması için ısrar ediyorlarmış. Çok hoş, bahsetmeden geçemeyeceğim, Latte içtik ama o kadar güzeldi ki, tadi damağımızda kaldı. Sahibinden öğrendik ki, 200 yıllık Simon Levelt kahvesi imiş, ve Fare Trade organizasyonunun ilk kurucularından , tadı kadar etik değerleride bahsedilmeye değer. Benden söylemesi, pazar günü güzel bir kahvaltı mekanı ararsanız, lezziz organik ürünlerden hazırlanmış mükellef bir kahvaltı yapabilirsiniz yada çok lezziz kahvelerinden tadabilirsiniz. Adreslerini ekliyorum, ziyaret edin derim. www.cafesantecompany.com

Gunaydin Burger Evi

Geçen hafta biraz kaçak yapalım da burger yiyelim dedik, bir de ufak bir işim vardı Şaşkın'da Tcibo 'ya uğradık ki oda ne küçük ama sıcacık gözüken bir mekan, patates çuvalları, tahta masalar, yazı tahtaları bir baktım, tanıdık da bir marka, et konusunda kendini pekçok kere kanıtlamış Günaydın, yeni bir konseptle burger evi açmış..Bu kadar lezziz bir tesadüf mü olur, hem burger yemenin arzusu hemde yeni bir mekanda tadım yapma fikri ultra cazip geldi. Bitirdikden sonra Tcibo 'daki işimizi kendimizi attık tahta masalara..Birkere takdir etmek lazım çünkü benzer birkaç yer daha varki, dışardan güzel ama servise gelince çuvallayan..hiç öyle değildi, zamanında, çok da hoş bir konseple sundular Burgerlerimizi, nasıl pişmesini istediğimizi sordular, patates tavamızı aynı zamanda servis yaptılar veee masada genel kullanıma açık harika hardallar bırakmışlar ki, son derece zevkle yedik, çok da beğendik..ellerine sağlık dedik. Hem fikir olarak çok güzel hem lezziz, hemde servisi hızlı ve güler yüzlü. Sonuç, ödediğiniz ücretin karşılığını veriyorlar...Şiddetle tavsiye ederiz. Canınız Burger mi çekti, Şaşkınbakkalda Günaydın'a bir uğrayın.

3 Kasım 2009 Salı

Suzan Miller Kasım için dediki,

Sonunda okudukdan sonra yaw gene nolmuş evrende, gezegenler çarpışan araba oynuyorlar, dedirtmeyen bir ay başladı..E bu durumda bari paylaşayım da, hiç yokdan bir yerlerden pozitif bir haber gelsin. Ben kendi burcumu okudum tabi, Kovalar guzel bir ay bizi bekliyor işleri Aralık'a bırakmadan arı gibi çalışmamız lazım..İşte linki gönderiyorum tıklayın bir okuyun içiniz açılsın
http://www.astrologyzone.com/forecasts/monthly/aquarius.php

1 Ekim 2009 Perşembe

Organik Beslenmek

Çok değil 1 hafta önce Bodrum-Akyarlar pazarından aldığımız domatesin tadı damağımda kaldı, nolur yani İstanbul da da böyle renginin ötesinde tadıyla da domates olan domates alabilsek. Sadece biraz tuz ekleyip ısıra ısıra, sularını akıta akıta yesek, çok mu bu istediğim şey, değil tabiki , dediğinizi duyar gibiyim ama gel de bul bakalım kolaysa, işte işin o tarafı çok zor. Yılmadan kendimce halen inatla bildiğim-sevdiğim tadları alabilmek için diyar diyar sebze-meyve-yoğurt-süt alır oldum. Yoğurt-Peynir-Tereyağ Gökçeada'dan, meyveler İç Anadolu'dan, Kakao Tozları, Kahveler Almanya'dan....

Tam yeni bir yer buldum şimdi daha kolay olucak diyorum bir süre geçiyor kapanıyor. Bir tatil arasından sonra iki gün önce eve döndük, listemi hazırlıyım da alıcakları hemen alıyım dedim ama nafile, eşim demezmi senin dükkan kapanmış, bu kapanan kaçıncı organik ürün satan dükkan..puh gene bana yeni bir yerler bulmak düştü.

Unuttuk mu acaba çok değil çocukken yediğimiz, içtiğimiz nefis sebzelerin, meyvelerin tadlarını..Evde yapılan o güzel yoğurtları.. Herkezler bir hatırlasa da şu dükkanlar kapanmasa keşke, yada isteğe isteğe bizim Mopoş'a Sade'nin yumurtasını getirtmeyi başardığım gibi, diğer lokal marketlerde daha da fazla ürün getirmeye cesaret etseler..

9 Eylül 2009 Çarşamba

BZM Ofis Duvarları 2



Get Down !





                                              



                                                Watch OUT !










Here he is

BZM Ofis Duvarları-1

Be carefull


                                 the Rat was here
   

Banksy's Bristol Show,

Banksy, Bristol 1974. İngiltere’den dünya kültürüne bir katkı daha, şu anda Dünya’da en çok merak edilen Grafiti sanatılarının başında geliyor, 90 lardan beri sokaklarda, duvarlara politika, kültür ve hayata dair kendince işler yapıyor, henuz gerçek adını bilen yok, yüzünü gören yok ama 2000 yılından beri sergi açıyor hemde en olmayacak duvarlarda, bir sabah kalkıyorsunuz dev bir Banksy işi, karşı binanın büyük duvarından size bakıyor....tabi hemen belediyeden siliciler geliyor ve temizlik (!) yapılıyor. Zaten bir bulsalar Banksy’i yediği cezanın hadi hesabı yok, hiç yokdan kim bilir kaç belediyeye iyi gelir kazandırmış olucaklar.

Ve bir İlk gerçekleşiyor, 2009 Temmuz Banksy ilk defa vergi mükelleflerinin meşru alanında Bristol Müzesinde sergi açıyor, bu sefer belediye, eserleri dikkatlice sergilemek için elinden geleni yapıyor. Kendi azından
"This is the first show I've ever done where taxpayers' money is being used to hang my pictures up rather than scrape them off." İşte böyle diyor. Madalyonun diğer tarafında da belediye görevlileri onlara sergi dolayısı ile streslenmişler, ee kolay değil her iki tarafda elinde fırça yılladır savaşmışlar. Hatta belediye mecli üyesinin dediğini de aktarmadan geçemeycem, Bristol has had a love-hate relationship with Banksy since he started stencilling on the city's walls in the 1990s. There is likely to be criticism of the decision to stage an official expo of his work. "We ran a bit of a risk," said Ms Brindley, "but we knew that it was just the right thing for the city. "Equally there's so many people in Bristol who just love Banksy, and internationally. He's a megastar.
Bu durum en çok halkdan destek görmüş, Banksy’i izleyenler seyredenler gittikçe artmış, nerde iş yapsa bir oraya bir buraya izlemeye gidenler olmuş.. ehh ne demeli WIN-WIN olmuş.

Biz burda Twitter’dan kuyrukdaki arkadaşlarla haberleştik, yağmurlu bir İngiltere günüydü ( ne tesadüf ) ve kuyruk öyle böyle değil acaba görebilecekmiyiz diye teredüttelerdi. Sergi 31 Agustos’da bitti..

Size de bu sergiye linklerden veya Google son sergi Banksy diyerek, bir göz atmanızı şiddetle öneririm.
 http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/arts_and_culture/8094839.stm

2 Eylül 2009 Çarşamba

Suzan Miller yaktı geçti bu ay

September would be a particularly difficult month because a number of cosmic storms were due to blow through all our lives from September 15 to 23. Every sign will feel those storms in different ways, but I will admit those who will feel them the most will be Virgo, Pisces, Gemini, and Sagittarius.

Ben ne diyim nasıl anlatıyım, bir Eylül ayı geçicekmiş ki kozmik olarak 1967'lerden beri böyle olmamış hiç. Uranus'le, Jupiter birbirlerine hiç bu kadar ters bakmamışlar, heleki Başak, Yengeç, İkizler  ve Yay burçları çok dikkat etmeleri gerekiyormuş..Yani bu burçlardan birinde olmak çok zor, ben ki Kova bu listede yok olmasına rağmen bana demediği kalmadı, birde listedeki burçlardan birinde olsaydım Dikkat Dikkat!!

http://www.astrologyzone.com/forecasts/monthly/aquarius_full.php

25 Ağustos 2009 Salı

Twitter mı, O'da NE?

Teknolojinin iyice hayatımızın bir parçacı olması ile beraber pek çok araç, gereç ve alan yeni ilgi alanları yaratıyor. Gittikçe artan bir ivme ile sosyal networkler hem kişisel hemde kurumsal hayatlarımızın içine giriyor. İstesek de istemesek de bir süre sonra dahil olmaya başlıyoruz.

Ülkemizde de çok tanıdığımız hatta dünya sıralamalarında üst sınırlarda yer aldığımız pek çok network var, gelenler var henuz -tadına bakılmamışlar-var. Türk kullanıcıları olarak bu alanlarda gösterdiğimiz performans hiç de yabana atılacak gibi değil. Bununla beraber, Dünya üzerinde kullanılmaya başlanan, yaygınlaşan bir sosyal medya aracı Türkiye'de daha geç geniş kullanıcılara ulaşıyor. Ancak aynı araç trendsetter dediğimiz kullanıcıların ilgi alanına girmesi ile beraber hızla yaygınlaşmaya başlıyor.

Diffusion of Innovations kitabının yazarı Everett Roger’s ın tuttuğu ışıkla ilerlersek, teknolojiyi öncelikle alıp kullanmaya başlayan popülasyon tüm toplumun %2,5 ‘unu oluşturuyor. Hoca bu %2,5 luk kısma “innovator” adını veriyor. Kalan “ %13,5 early adaptor”, “%34 early majority”, “%34 late majority” ve “ %16 Laggards” Bu dağılımın % ‘lik derecelerinin bizim toplumumuzla da örtüştüğünü düşünüyorum. İlk gelen teknoloji % 2,5 gibi bir azınlık tarafından hemen kullanılıyor, zaten bu azınlık “trendsetter” olarak tanımlanıyor ki, gerçekden de toplumun %2,5 gibi çok küçük bir kısmının bir süre ilgilendiği araç, gereç , servis, hizmet vs. Moda olmaya dönüşüyor.


Son dönemde Dünyada fırtınalar estiren Twitter, henüz ülkemizde geniş kitlelerin kullandığı bir araç olmamakla beraber, Dünya genelinde Ocak ayından Şubat ayına kadar aylık %1382 oranında büyümüş, dünyada kullanan 6 milyon ve çoğunluklada kesim 35-49 yaş grundaki beyaz yakalıların burda aktif hesabı var. Aylık 55 milyon ziyaret gerçekleşiyor. Şu anda dünyadaki 3. en büyük Sosyal Medya sitesi. Ancak ülkemizde ki kullancı sayısı henuz bu rakamların çok gerisinde ( henuz ). Facebook’a bakalım, sayfası olmayan yok gibi, ama çok değil bundan 32 ay önce İngiltere’den yeni döndüğümde Facebook’u olan sınırlı sayıdaki Türk kullanıcılar arasındaydım. Şimdi ise Facebook’da başı çeken ülkeler arasındayız.

Nasıl efektif Twitter kullanılır sorusundan yola çıkan, Linkedin network' unde oluşmuş Training Turkey grubu Twitter'da TRtribe grubu'nu kurarak, grup üyelerine Twitter nedir, Tweet nedir, nasıl yapılır, TweetDeck nasıl kullanılır konularında mini seminerler veriyorlar. Kendilerinin linkini aşağıda ekliyorum. Geç kalmayın Innovater'ler !

http://twitter.com/TRtribe

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Bir Amerikalı Marka daha geldi

Geçen hafta cumartesi, hava sıcak, Bağdat Caddesi bildiğiniz gibi kabalık ama full çekmiyor köşe başlarında çılgınca esen gürültü bir miktar daha azalmış, hatta Şaşkınbakkalın köşesine geldiğinizde ne yazıkki (!) duymaya alıştığımız o çılgın CK günleri bitmiş, kendini sakinliğe bırakmış.

Dönüşte tam Mango'yu geçince bizim oğluş ısrarla birşey göstermeye başladı " Mumy Mumy Mr Bump " aa oda ne acaba, birileri yumurta kılığına girmiş de dolanıyor mu dedim ki, Andy sevinçle" horray Krispy Kreme in Turkey" neler oluyor Baba-Oğul benim bilmediğim birşeyleren bahsedip seviniyorlar. Neyse benimde neler olduğunu çözmem 3ila5 sn sonra gerçekleşti ki, kocaman bir Donat leaflet dağıtıyor. Ahaha şimdi çözdüm neler olduğunu.

Kış akşamlarında en sevdiğim dizilerden Dexter'ı seyrediyoruz. Dexter her sabah işe bir kutu doughnuts ile geliyor, polishane deki herkeze ikram ediyor, bende içinden şunları geçiriyorum. Bizde bazı gunler ofisde kahvaltı yapardık, herkez bişiyler getirirdi, bak sen Amerikada da böyle oluyormuş, ben bunları geçirirken Andy demezmi " Do you know, there's a Doughnut company called Krispy Kreme, just delicious, someone like you can get addicted! When they roll into a new town - they give free doughnuts out all day long - but forget it! The queues are endless ...." böyle devam etti anlatmasına ve beni daha tadına bile bakmadan donatçı olmuştum.

Ve şimdi hayali Donutçuluğum gerçeğe dönüşecekti, çünkü 24 Agustos'da burda bizim caddede dükkan açıyorlarmış. Harika! Bugün öğlen yemeğe çıktığımızda, hadi dedim gidelim kuyruk muyruk belki Ramazan azdır bizde oturur yeriz. Aha o ne, köşeyi döndüm ben kuyruk beklerken bir boşlukla karşılaştım kimseler yok, EEE iyi hiç olmazsa daha detaylı inceleyebilicem dedim. Vişneli donut şeçtim kendime ve yanına da sıcacık bir Latte..Ayy keyfe bak, başladık yemeğe gerçekden lezziz çok beğendim, şu diet işinde olmasaydım bu aralara kesin hergun kapılarını aşındırırdım.

Birde etrafda o kadar çok görevli olmasa yada görünmez olmayı başarabilselerdi, sanırım keyfimize diyecek olmazdı. İşte böyle..Bağdat Caddesinde yeni bir yer açılmış, duyrulur..